Ay Ve Güneş Arasında Bir Aşk: Mihrimah..

Üsküdar Sultantepe eteklerinde Üsküdar III. Ahmet Çeşmesi’nin hemen yanı başında yükselen Mimar Sinan’ın muhteşem eseri Mihrimah Sultanı Camii..

Asya kapısının mührü Mihrimah Sultan Camii.

Sultantepe’nin eteklerinde Üsküdar İskelesi ve III. Ahmet Çeşmesi’nin yanıbaşında olan bu muhteşem cami, ilk inşa edildiğinde boğazın sularını kucaklıyor, basamaklarına yanaşan sandallarla sırlarını paylaşıyordu.

Bugüne kadar binlerce müminin yakarışlarına şahit olan bu yapı hâlâ ilk günkü ihtişamıyla kubbesinde dualar biriktirmeye devam ediyor.

 

Mimar Sinan - Mihrimah Sultan Camii

Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan tarafından 1548 yılında yaptırılmıştır. Caminin Mimarı, eserleri ile imparatorluğun ihtişamını gösteren Koca Sinan’dır.

 İstanbul, efsaneler şehri… Bugünün tarihe, tarihin masala, masalın şiirlere, şarkılara, oyunlara dönüştüğü bir şehir… Dört bir yanı hikayelerle, türlü türlü güzelliklerle çevrili. İstanbul en çok da aşıkların şehri, unutulmaz aşk hikayelerinin… Bu hikayelerden biri de Mimar Sinan’la Mihrimah Sultan’ınki. Sessiz ama derin, izleri hala görülen bir aşk hikayesi onlarınki.

Sırlarla dolu yaşlı duvarlarında büyük üstanın bilgi ve becerisini, sanatını ve hatta rivayetlere konu olan aşkını görmek mümkündür. Rivayete göre; Mihrimah Sultan evlilik çağına geldiğinde ona 2 kişi uygun görülür. Bunlardan biri Rüstem Paşa, diğeri de Mimar Sinan’dır. Sultan Süleyman tercihini Rüstem Paşa’dan yana kullanınca büyük sanatkar, itaat eder ve sözü bile onda uyandırdığı aşkını kalbinin derinliklerine hapseder. Ama bu masum sevda kendini Koca Sinanın eserinde gösterir. Koca Sinan’a yakışan asıl sevda da böyle bir eser olacaktı.  

Mimar Sinan - Mihrimah Sultan Camii

Hanım Sultan Sinan’dan kendisi için bir cami yapmasını isteyince, Mimar Sinan sanatına olan aşkını, Mihrimah Sultan’ın sadeliğiyle birleştirerek bu yapıya yansıtır. Aradan yıllar geçer ve Koca Sinan, bu defa padişah fermanı olmaksızın Avrupa’nın kapısı Edirnekapı’ya da bir cami inşa eder. Bu camiye de Mihrimah Sultan adı verilir.

Tarihçileri ikiye ayıran bu rivayete göre kavuşamasa da Sinan çok sevmiştir Mihrimah’ı… Bu aşktan geriye bir şu dizeler kalmıştır, bir de İstanbul siluetinde iki göz kamaştırıcı yapı: “Var mı sine-gâhı dertli ben gibi/Cezbeder bakışın kordur Mihrimah/Ahver-i tayyibe, çoktur sen gibi/Ben gibi muaşık zordur Mihrimah.”

Mihr ü Mah Farsça Ay ve güneş anlamına gelir. Mihrimah Sultan’ın doğum günü olan 21 Mart’ta Edirnekapı’daki caminin üzerinden güneş batarken, Üsküdar’daki caminin minareleri arasından ay doğar. Tabiatı sanatıyla birleştiren Büyük usta, bu büyülü muhteşem üslubuyla kimbilir ne mesaj vermekteydi.

Camiyi incelediğimizde, Mimar Sinan’ın yepyeni bir planla yapıyı inşa ettiğine görürüz. Cami orta kubbe, mihrap ve iki yandan yarım kubbeyle yonca yaprağını andırır bir biçimde yapılmıştır. 

Mimar Sinan - Mihrimah Sultan Camii

Sekiz sütuna dayanan beş kubbe son cemaat yerini örter. Caminin içine girildiğinde kare planlı bir eser olduğunu ve ortadaki kubbelerin yarım kubbelerle desteklenerek, cemaat alanının genişletildiğini görürüz. Mermerden yapılmış olan Mihrap ve minber ile minber korkuluklarının işçiliği eşsizdir. Vaiz kürsüsü ise Türk kakmacılık sanatının en güzel örneğini yansıtır.

Semadan süzülen bir kartal gibi görünen Kubbe 4 fil ayağı üzerine oturtulmuştur. Böylece yapının meyli denize doğru verilerek boğaz ile buluşturulup, görkemi arttırılmıştır. Boğazdan gelenleri içine almak istercesine konumlandırılan caminin önü zamanla toprakla doldurulmuştur.

 

Mimar Sinan - Mihrimah Sultan Camii

KAYNAK: Üsküdar Belediyesi

Yorumlar